Ağustos toparlandı gitti işte. Deniz, rüzgar, sessizlik, beyaz kumlar ve tüm bunların insanın ruhuna zerk ettigi muazzam dinginlik. Haziran başlarken bu yaza çok inanıyorum demiştim. Ne kadar haklıymışım. Tuzlu saçlarım, güneşe kavuşmuş tenim ve yüzüme vurmuş muzip neşeden besbelli haklılığım. İyi ki inanmışım. Hayatta ısrarla savunduğum fikirlerin en başında, huzurlu yaşamak, kendi istediğim tempoda çalışmak ve kendi zamanıma sahip çıkmak geliyor. Dün gece üç saat boyunca yazı yazmışım, yazarken fark etmedim. Normalde konular aklıma düştükçe, bazen bir anda ilham gelince hemen açıp telefonumda notlar kısmına yazarım. Çoğu zaman geceleri yazarken bir yandan da “Dur şu kitapta altını çizdiğim bir yer vardı, o kaynakta iyi olabilir diye düşünürüm. Tüm okuduğum kitaplarımın sayfaları çizilidir benim. Yazı konusunda üretken olmayı çok seviyorum. Edit’lenmeyi bekleyen bir dolu yazı var şu an bilgisayarımda ve ondan daha fazla da konu başlığı. Bu arada bugün evdeyken kargo ile kış kitaplarım teşrif etti. Sonbahar kitaplarımı dizdim. Romanıma bir kaç hikaye daha ekledim. Gün batarken balkonumda bir kadeh Chardonnay yudumladım. Dışarıdaki tüm uğultudan bağımsız bir gün yaşadım bugün. Sevgili yaz, bu sene bana çok iyi baktığını yüzümdeki neşeden de anlayabilirsin. Çünkü bu ara içimde, dışımda, sağımda, solumda, başımın üstünde martılar, çiçekler. Sana müteşekkirim.
Haftaya Görüşmek Üzere
Evrim Onuk