Bir söz vardır. “Çoğu zaman anlamak için değil cevap vermek için dinliyoruz” diye. Oysa ki zorlanmalarımızı paylaşırken cevaplara değil anlaşılmaya, duyulmaya, hissedilmeye, kalpten dinlenilmeye ihtiyaç duyarız. İki huyuma bölsen beni kendinden başka kimseye bölünmeyen bir kadın olurum. Ben hep aynı anda birkaç gezegende birden dönüyorum, bütün seslerim aynı şarkıyı söylüyor. Artık bütün rüyalarımı tek bir denklem çözüyor. Düğüm nedir, neden atılır? Bu soruyu sorarsam devamı çorap söküğü gibi geliyor.
Artık biliyorum. Adını seçemiyorsun, yazını seçemiyorsun, yaranı seçemiyorsun. Ama hayat öyle sabırla işliyor ki seni, bu yolda neyi biriktireceğini, hangi anıya kol kanat gereceğini, daha da önemlisi yaranı neye dönüştüreceğini tercih eder hale geliyorsun. Tekrar hayatın döne döne bir şeyleri anlatma çabası belli ki. Anlamadıysan bir daha. Aynı noktama vuruyor. Tekrar sivri köşem yontulana kadar.
Kalemin, kelimenin kağıda devrilmenin, dilimde döneni yazıya düşürmenin böyle böyle her şeyi büyütmenin. Genelin değil detayın, bu yüzden genişliğin değil darlığın, küçük şeylere takılmanın, sevgiyi büyüterek yaşayanım. Kimileri için tekerrür tekerrürdü işte, gelir ve giderdi, insanoğlu zaten başına gelen her şeyde edilgendi. Tarih tekerrür etmek ister, insan da bunu çekerdi. İnsan kendi tarihini tekerrür ettirir. Ama biliyorum. Günün sonunda ne yapıp edip yenik çıktığın hikayenin kahramanı oluyorsun. Sabrımın ve cesaretimin sınırlarını her gün yeniden ögreniyorum…
Haftaya Görüşmek Üzere
Evrim Onuk