Hayatın en karanlık olduğu anlarda içsel bir aydınlanma yaşamamız olasıdır ama akışın içinde bunu fark etmek bir hayli zor.
Büyük acılar zihninizin bulanıklığını ortadan kaldırarak salt kendiniz ile kalmanıza neden olur, bu da oldukça yüksek bir bilinç düzeyinde kendinimize dışardan değilde içerden bakabilmemizi sağlar. Paramparça edici bir süreç olduğunu kabul ediyorum. Bakış aynı bakış da, bazen manzara başka. Temelde aynı insanım ama başka gözlükler, eldivenler, şapkalar takıyorum zamanla.
Aynı tohumları ekip farklı şehirlerde suluyorum. Yeni sabahlara antika bir bakışla uyanıyorum. Tanıdık sokakları yabancı adımlarla arşınlıyorum. Tekrar, bir sınav aslında. Neyin sabit kalacağını görmek istiyorum. Sabit kalanı sahipleniyorum. Yolculukta abes duran hasletin, dar gelen kıyafetin, valize sığmayan kelimenin bana dair olmadığını, karakterimde maya tutmadığını biliyorum.
Sadeleşiyorum, içimde artakalanı çekirdek sayıyorum. Ben aslında bütün kalemlerle hep aynı çekirdeğin çemberini çiziyorum. İçimde asla yıkıcı bir fırtınaya dönüşmeyen bir iklimle, öfkem de kırgınlığım gibi kör değil artık. Demek istediğim kırıldıkça, hoyrat bir sessizliğe çekilmekte beis görmüyorum.
Şimdi beni tanıyanlar, eskiden beni tanıyanların bilmediği bir merhametle tanıyorlar. Sonrası yoğun bir sis ve sinsi bir sus payı, içimdeki incinmişliğime. Soru bildiren cümle ve kelimelerin sonuna konan işareti görmezsem soruyla cevabı ayırt edemiyorum pek. Yine de bu durak sorudan çok cevaba benziyor…
Haftaya Görüşmek Üzere.
Evrim ONUK