İçeride ne varsa dışarıda da o var. Her birimiz kendi hikâyemizi yaşamak için gelmedik mi bu hayata?
Bu hafta sonu kalbim, tonlarca yükün altında ezilmişçesine ağarlaştı. Geçtiğim bu dönemin de etkisiyle olsa gerek, içimdeki dua etme enerjisi iyice ortaya çıktı. Geçen gün bu hissiyatla duamı ederken bir dolu hisler ile denize doğru bakarken daldı gözlerim; Şunu fark ettim ki çoğumuz gündelik hayatlarımızda insanlara kendimizi izah etmek ve onları anlamak için kuvvetli iletişim modelleri geliştiriyoruz.
Dua etmek yaratıcı enerji ile iletişime geçmek demek. Teslimiyet demek. Güven demek. Zaten bir olduğumuzu hatırlamak demek. Gönülde oluşan bu titreşimin getirdiği huzuru çoğumuzun yaşadığına inanıyorum. Elbette ki insanın şüphe ve kaygılarla dua etmeyi terk ettiği zamanlar da olabilir. Belki de dua konusunda yaşanan tereddütlerin en başında “Benim dualarım kabul olmuyor düşüncesi geliyor.”
Kalp gözü ile ile içerden edilen her miyet her dua kabul olur düşüncesindeyim. Kapattım gözlerimi, ellerim kalbimin önünde birleştirdim. İlahi olan ile bağlantıda, içimde olana dua ettim. İnsan ağaca benzer”. Ne denli yükseğe ve ışığa çıkmak isterse, o denli kök salar yere, aşağılara, karanlığa, derinlere…
Karanlık ise günlerime ışık tutar. Dengem kaçtığında, düşüncelerim uçuşmaya başladığında, korku ve kaygıya düştüğümde yeniden köklenebilmek en büyük şifam.
Kendimi güvensiz ve korkmuş hissettiğim zamanlarda içimden tekrarladığım duayı aşağıya bırakıyorum…
“Tanrım,
Bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır,
Değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret,
İkisinin arasındaki farkı anlamak için bilgelik ver.’’
Haftaya Görüşmek Üzere.
Evrim ONUK