Asla bilemeyeceğin şekilde ilerliyor hayat.
Kendi adıma, nelerin neden olduğunu bilemediğimi ve bilemeyeceğimi kabul ederek, anlam ile anlamsızlık arasında seçim yapacaksam eğer, her seferinde inanmayı yeğlerim. Hayatımız boyunca bir şeylere doğru koşuyoruz derken birçok şeyden kaçıyoruz hep.
Görünmez şeylerden kaçarım.
İnsanlar yüklediğim anlamlarla özdeşleşir, beden bulur ve gördüğüm yerde onlardan kaçarken bile aslında bende bıraktığı bir izden veya histen kaçarım.
Senden farklıdır benim kaçışlarım.
Ben gürültüden kaçarken sen sessizlikten kaçabilirsin çünkü kimsenin yokuşu birbirine benzemez nihayetinde.
Kaçtığım zaman kendi yolumdan çıkarım.
Kaçarak kısa yol oluşturmak mümkün olmaz. Kaçtığım şey peşimden gelir, onu zihnimde üstesinden gelemediğim bir engelmişçesine zihnimde taşırım. Rüyalarıma girer, bir yumru gibi midemde yer eder.
Olmak istemediğim yerlerin, yapmak istemediğim muhabbetlerin sebebidir kaçışlarım.
“Her korku bir tutkuya karşılıktır.” Çok arzuladığım şeylerden de kaçarım. Hayal kırıklığından kaçarım.
Değişerek kendimi tanıyamamaktan veya tanıdığım kalıplara sığamamaktan, sevdiklerimden uzaklaşmaktan kaçarım.
Ama sorsalar, çok yoğun ve seçiciyim, aynı zamanda fedakârım da.. Kaçışlarımı böyle onurlu sebeplerle süslerim.
Bazen kaçacak gücü kendimde bulamadığımda, kendimden uzaklaştırırım. Öfkeyle kabalık, sessizlikle vurdumduymazlık, asıl arzularımı uzaklaştırır benden. Kendimi böyle güvende tutarım.
Her organizma özünde içinde bulunduğu dengeyi tutmak için çabalar.
Üzse de yavaş yavaş köreltse de ruhumu, buradan çıkmak istediğim halde her çıkış yolundan en önce bir kaçarım. “Normal”imi korurum.
Hep olumsuz bir özellik veya dipsiz bir engel olarak bahsedilir kaçışlar.
Fakat bence her mutlu son bile bir iki okkalı kaçışla başlar.
“Ne istiyorum?” sorusundan çok “neyden kaçıyorum?” sorusuyla başlar.
Haftaya görüşmek üzere,
Evrim ONUK