Gece…

Geçtiğimiz bir gece bir arkadaşım ‘başkaları ne der diye düşünüyormuşum’ diyerek uzun zamandır bastırdığım bir takım duygularımı fokur fokur su yüzüne çıkarttı. Gece yatağa yatıp huzurlu bir uyku uyuyacakken, sabaha kadar yatakta döne döne başkaları için yaşadığım hayatı düşündüm.

Başkaları tarafından sevilmek için taktığım maskeleri, başkaları ne der korkusundan vazgeçtiğim şeyleri ve en çokta kimseyi gücendirmeyeyim ve yanlış anlaşılmayayım diye konuşmadığım cümlelerimi düşündüm. Bir süredir hissettiğim ‘anlamsızlığın’ ismini koydum o gece; gerçek bendense başkalarının akıllarındaki ki Evrim’e daha çok değer veriyormuşum ve sadece ben değil, hepimiz başkalarının kendimiz hakkındaki düşüncelerinden ölümüne korkuyoruz.

O kadar korkuyoruz ki kendimizi yaşatmıyoruz, çünkü her ‘aman başkaları ne der’ dediğimizde kendimizden bir parçayı öldürüyoruz. Ve buna bizden bir parça kalmayana kadar devam ediyoruz. Tetiklendiğin durumlarda ise dürtüsel davranmamak büyük meziyet. Ve bana göre şifalanmanın da en belirgin göstergesi.

İçinden bir alev topu yükselirken nefesinle kalmanın, sonradan pişman olacağın bir tepki vermemenin, kafandaki bir sesin dikte ettiği değil de tüm seslerin ortak kararla seçtiği bir yol izlemenin huzuru da, faydası da büyük.

Ve lakin bazen öyle anlar geliyor ki bu meziyeti göstermemeyi de seçebiliyorsun. Kan beynine sıçradığından değil de, durum, bu meziyeti göstermek eforunu haketmediğinden. “Başlarım olgunluğuna da” gibi bi yerden. Tam da böyle “ağzıma geleni söylediğim” bir durum ardından kendimi sorgularken Bihter şöyle demişti; Bazen verdiğin tepki bile seninle ilgili değil, karşındakiyle ilgili. Sen o lafı söylemeyebilirdin ama O, o lafı duymalıydı. Sen yürüyüp gidebilirdin ama O, o tavra maruz kalmalıydı. O yüzden durumu daha “yumuşak” yönet(e)mediğin için kendini suçlu hissetme. Bu demek değil ki verdiğin tepkinin sorumluluğundan muafsın, hiç değil ki başkaları bunun ayırdına varsın, ve asla değil ki onların takdirine şayansın.

Ama konu senin için zaten bunlardan bağımsızsa, derinden çok güçlü bir ses susmayı kabul etmiyorsa, tavrın tepki göstermekten çok sahip çıkmaksa.. Bence çok da yönetmeye çalışma. Çünkü bazen olgunluk ve hatta şifalanma karşındakinin diline ayna tutmakta.

Haftaya görüşmek üzere,

Evrim ONUK

Paylaş:

Şimdi Keşfedin!

Yazılarım

Yankı

Yağmur sesinden başka tüm seslerin kısıldığı, üzerime bir hırka giyerek vücudumu, birkaç satırla ruhumu, kahveyle içimi ısıttığım saatlerimdeyim. Etraf sessizleşince birde üstüne yağmur yağınca gerçekliğin

Yazılarım

Yeni Sabahlar

Herkes değerleri için bedeller ödüyor. Kırk iki yaşımın baharında bir gerçek netleşiyor. Değerler bedellere yeterli geldikçe devam ediyor. İnsan tabiatı gereği hayatı sürdürülebilir kılmaya meyilli.

L'Atelier SoHo