Geçtiğimiz hafta herşey üst üste geldi.
Bir haftanın bedenimde ve ruhumda bıraktığı etkisi çok yüksek oldu. Ağır geçirdiğim grip, gidilen doktorlar, yapılan Covid testleri, içilen ilaçlar… 1 haftadır bugün kendimi fiziksel olarak iyi hissediyorum. Sonucun negatif çıkması kocaman bir şükür ve duaları getirdi. Bu süreçte en çok korku ve kaygıyı pratik ettim. Yoga da olanı olduğu gibi kabul etme halini, aslında başımıza gelen her türlü eylem için kabul görürüz… “Bu sağlığın dahi olsa” ama ufak çapta geçirdiğim panik atak yine içeride bastırdığım bir duygumun blokajıydı.
Canımız sıkılır, içimizdeki sıkıntılar sanki hiç geçmeyecekmiş gibi hissederiz. Çok ilginçtir, “kötü” duygular sonsuza kadar sürecekmiş gibi hissederiz, sanki hep devam edecekmiş gibi. Ama aslında biliyoruz geçeceğini, bilsek de rasyonel olarak, hisler başkadır işte. Onların farklı bir dilleri vardır. Böyle hissedince, bir bardak kahve koyup onu içmek iyi gelir bana ama öyledir ya, içimde büyüttüğün bırakman gereken duygu, o anda sana titreşimi ile boy gösterir. Canım sıkkın diye, kahve içmek istiyorum diye, o da ne? Kahve bitmiş! En sevdiğim fincan da kaldı elimde, bari onu yerine koyayım derken… düştü. Kırıldı hatta “Hah bir bu eksikti!” derken yakalıyorum kendimi. Düşünceler yavaş yavaş negatifleşiyor.
Bazen akışta olamıyor insan tabii. O sık sık duyduğumuz ‘akışta olmak’ çok tatlı gelse de kulağa, böyle hissetmenin hayal gibi geldiği zamanlar var.
İşte şimdi, tam şu an, bir es vermem gerekiyor. Duruyorum, gözlerimi kapatıyorum ve nefesime odaklıyorum negatife sarmaya başlayan zihnimi. Nefes alıyorum, nefes veriyorum… Nefesim aralıklı geliyor şu an. Azıcık kızmışım onun etkisi. Bir kaç nefes sonra gözlerimi açıyorum ve elime süpürgeyi alıyorum. Düşünceler nötrlenmiş biraz, onu fark ediyorum. Başıma gelebilecek başka kötü şeyleri tespit etmeye çalışmıyorlar en azından. Bu kadar değerlidir es vermek, nefesi duyumsamak bazen.
“Nefes alıyorsan, kötü şeylere nazaran, iyi şeyler çoğunlukta demektir”. Bu kadar doğal oluşan ve her an burnumuzun ucundaki nefesi çok da önemsemeyiz aslında. Fakat bizi bu anda tutar, ihtiyacımız olduğunda hep oradadır. Güvenli limanımızdır ve de aslında düşünürsek, yaşıyor olduğumuzun belirtisi olarak, en önemli şeydir belki. Ara ara dibe vurmaya, dağılmaya, öfkelenmeye ve bunların dünyanın sonu olmadığını görmeye ihtiyacımız var. Ve en önemli değişimler, küçük kıvılcımlardan yellenir.
Bunlar önemlidir. Ve istisnalar genellenmeyecek kadar nadirdir. Ben kendimden razıyım. Kendinden memnun olmak gibi değil bu hal. Memnuniyet ve iyilik daha toplumsal kalıplarla, dışardan birinin bakış açısıyla geliyor sanki. Kendimden razı olmak ise tüm hallerimle, duygularımda, ihtiyaçlarımla, zayıf ve güçlü yanlarımla bütün olmak gibi.
Haftaya görüşmek üzere,
Evrim ONUK